Bir hapishane isyanının ortasında sıkışıp kalan bir insan hakları avukatı, hayatta kalmak için mahkûm gibi davranmak zorunda kalır. Ancak, bu kaosun içinde yalnızca fiziksel değil, zihinsel bir savaş da verir. Şiddet ve anarşi hüküm sürerken, yaşadığı kayıplar onu bambaşka birine dönüştürmeye başlar. Masumiyet ile vahşet arasındaki sınır giderek bulanıklaşırken, avukat hayatta kalmak için ne kadar ileri gidebileceğini keşfetmek zorunda kalacaktır.